MUTLAK KUDRET
Ortaokul ve liseli yıllarımda aklımı meşgul eden, kafamda şimşekler gibi çakan bir soru vardı: “Acaba Allah (cc) kendisinin bile kaldıramayacağı bir taş yaratabilir mi?” Madem ki Allah’ın gücü her şeye yeter, bunu yaratmaya da gücü yeter denilebilir mi?
Ben, bu ve benzeri sorulara tatminkar bir cevap bulamazken “Ayetül-Kübra” risalesinin üçüncü hakikatindeki birinci sırla karşılaştım. Burada, Üstad Hazretleri, benim böyle bir soruyla karşı karşıya kalacağımı sanki biliyor da o soruma cevap veriyor. Bilmana diyor ki: “Bir şey, bir özellik zatında var olsa, onun aksi ona ârız olamaz. Çünkü böyle olması halinde, iki zıddın bir araya gelmesi anlamına gelir ki, o da imkansız bir şeydir.”
İşte bu sırra binaen diyebiliriz ki, madem Cenab-ı Hakk’ın (cc) ilâhi kudreti zâti sıfatlarındandır ve Zat-ı Akdes’de bulunması gereken bir özelliktir; elbette o kudretin zıddı olan acz, o Zât-ı Kadîr’e ârız olması mümkün olmaz.
“Madem ki bir şeyde mertebelerin bulunması, o şeyin içinde zıddının müdahele etmesi iledir. Örneğin, ışığın şiddetli ve zayıf olması gibi mertebeleri karanlığın müdahele etmesi ile ve sıcaklığın fazla ve aşağı dereceleri soğuğun karışması ile ve kuvvetin şiddet ve noksan miktarları karşı koyma, önleme ve mani olmayladır. Elbette Cenab-ı Hakk’ın zatında bulunan kudretinde de mertebeler bulunmaz. Bütün eşyayı bir tek şey gibi icad eder. Madem o kudret-i zatiyede mertebeler bulunmaz ve zaaf ve noksan olamaz; elbette, hiçbir icad ona ağır gelemez.”
Üstad Bediüzzaman’a ait olan yukarıdaki bu ifadelerden de anlaşılacağı üzere bir sıfatın şayet zıddı yoksa ve o sıfat da mutlakiyet ifade ediyorsa, zaten böyle bir soru yanlış sorulmuş olur. Çünkü mutlak kudrete acziyet izafe edilmiş olmaktadır.
Bu sorunun başka bir diğer boyutu daha var. Bu soru aslında ta başından yanlıştır. Çünkü, Cenab-ı Hakk’ın kendisinin de kaldıramayacağı bir taş veya bir şey yaratması demek, her şeyden münezzeh olan Allah’a (cc) cismaniyet izafe etmek demektir. Bizler insan olarak yaratılışımız icabı aciz bir varlığız. Her şeyi yapmaya gücümüz yetmez, gücümüz sınırlıdır… Kaldırır veya kaldıramaz dememiz (haşa) Cenab-ı Hakk’ı da bizim gibi bir cisimden teşekkül etmiş olduğunu kabul ettiğimiz anlamına gelir.
Böyle bir kıyaslama ise çok yanlış olan bir şeydir. Çünkü Cenab-ı Hakk yarattığı mahlukatından hiçbirisine, ne şekil itibariyle ne de vasıf itibariyle benzer. Kudretine hiçbir şekilde acziyet müdahele edemez. O’nun için bir ile bin aynıdır. En büyük bir şeyi en küçük bir şey gibi kolay ve rahat yapar. Nasıl ki muvazenede bulunan iki dağın muvazenesini bir ceviz tanesi birini aşağıya indirir diğerini yukarıya kaldırır. Aynen öyle de tüm eşyayı aynı suhulette icad ve inşa eder. Çünkü, kudret nihayetsizdir. Acizlik hiçbir zaman mutlak kudreti kapsama altına alamaz, ona müdahele edemez.
Ahmet BOZKURT