GÜNLER BAHARI SOLURKEN
Kış aylarının artık kaybolduğu, yerine yemyeşil bir tabiatın ortaya çıktığı şu bahar mevsiminin güzellikleri karşısında büyülenmemek hiç mümkün mü? Her nefes alış ve verişimizde tertemiz, mis gibi havanın ciğerlerimize dolması insana büyük bir mutluluk ve ferahlık verir.
Dağlar ve onun üzerindeki rengârenk çiçekler açmış çeşit çeşit ağaçlar, sanki yeniden kavuşmuşlar gibi adeta bir bayram havası estirmektedir. Dağlar da, adeta soğuk su pınarlarıyla sevinç göz yaşlarını akıtmaktadır.
Biz insanların ayakları altına bir halı gibi serilen o yemyeşil çimenler ve onların arasına serpiştirilmiş sarı, mor çiçekler, menekşeler ve dağ çiçekleri arasında gezinirken kendimizi hayal alemindeymişçesine hissederiz. Bu his ve duyguların yüzümüzde küçücük bir tebessüm oluşturması sanırım çok tabii bir şey olsa gerek.
Çiçekler üzerine konan arı ve kelebeklerin neşe içerisinde bir o yana bir bu yana uçuşmalarını seyrederken, keşke bende onlar gibi havada süzülerek uçabilsem, diye aklımdan geçtiği olur.
Gece karanlığının, yerini artık gün ışığına bıraktığı seher vaktinde, ağaçlar arasındaki minik serçe kuşlarının ve diğer arkadaşlarının mutluluk havası içerisindeki söyleşmeleri hiç kaçırılmayacak bir manzara arz eder. Sanki, ” Artık uykudan kalkıp, bu güzel manzaraları doyarcasına seyredin ve bu güzelliklerin farkına vararak, bunları size bahşeden zata karşı teşekkürlerinizi bildirin ” diyorlar.
Her şeyde bir düzen ve intizamın olduğunu açıkça gördüğümüz ilkbahar mevsimi, bize bir şeyler anlatır gibi.
Bulutlardan aşağıya doğru süzülen yağmur damlacıklarının, sevgilisi olan yeryüzüne kavuşmasıyla, kendisini onun derinliklerine bırakması sevgisinin ne denli büyük olduğunu göstermektedir.
Gökyüzünde âsumanda asılı olarak duran bulut kümelerinin arasından göz kırpan o sevimli güneş de yeryüzüne hüzmelerini gönderebilmenin mutluluğu içerisindedir.
Kurumuş odun parçaları içerisinden süzülerek, hiç yoktan ortaya çıkan yapraklar üzerindeki harika desenlerdeki estetik ise insanları âdeta büyülemektedir. Hele de o yaprakların hiç birinin bir diğerine tam olarak benzemeyişleri, bu yaprakları yapan zatın yüceliğini ifade etmektedir.
Dağların yeşille benzendiği yerlerde bahar yağmurlarıyla yeniden hayatiyet kazanan bitkilerin üzerine çöken sislerin oluşturduğu manzaralar karşısında ise insanlar, sadece hayranlıklarını dile getirebilmektedirler.
Gece mehtabında gökyüzünü süsleyen yıldızların parıltılarına eşlik eden ayın, dünyamızı bir kandil gibi aydınlatmasıyla, ağaçlarla süslenmiş dağlarda romantik bir hava meydana gelmektedir. Bu harika manzaraya cırcır böceklerinin müzikleri de katılınca, bize artık susup tefekkürle seyreylemek düşer.
Tabiî, önemli olan bu varlıklar üzerindeki mânâları okuyarak derin düşüncelere dalabilmek ve bunun farkına varabilmektir.
Ahmet Bozkurt